KATEGORİLER

18 Mayıs 2017 Perşembe

SAYGIN KONUKLAR

13/05/2017 Cumartesi, Tire

Dün akşam konuştuğumuz üzere Ozi'nin kardeşini alıyoruz yanımıza. Kalabalık bir grup için verandanın bütün masalarını kapatmak durumundayız. Kahvaltıdan sonra gelen misafirler verandada uzun uzun oturuyorlar. Elemanlara boşalan her masaya hemen rezerve edildiğini gösteren yazıyı koymalarını söylüyorum. Verandada ağırlayacağımız grubun geliş saatine iyice yaklaşmamıza rağmen son masa kalkmak bilmiyor. Bu duruma çare ararken onların da son dakika hesap istemelerinden sonra derin bir oh çekiyorum.

Elemanlar güzel çalışıyor. Bu durum beni epeyce rahatlatıyor. Sabah aldığım telefon hiç hoş değildi ama beni şaşırtmıyor bunlar artık. Birkaç gün önce anlaştığımız aşçı gelemeyeceğini söylerken kusura bakmamamızı istiyordu. Ne yazık ki ona güvenerek iki günden beri bütün müracaatları geri çeviriyordum.

Akşama doğru genç bir misafir geliyor. Verandanın dolu olduğunu söylüyoruz. Avluda kenar masalardan birine oturuyor. Gelen yabancı değil aslında. O bir opera sanatçısı. Sevdiği bir bölümü kazanmış. Torpili olmadığından devletin opera ve balesinde çalışma imkanı verilmemiş. Keyifle içkisini yudumluyor. Vakit buldukça yanına takılıyorum. Şimdi burada özel bir lisenin müzik direktörü olarak görev yapıyor. Zevkle ağırlıyorum bu insanları. 

Akşam saatlerinde veranda konukları geliyor. Hepsi birbirinden kaliteli. Aslında bir aile toplantısı. İçlerinde profesörler var. Bir sürü mezenin yanı sıra canları kavun çekiyor. Kavun mevsimini açmadık henüz. "Karpuzumuz var ama kavunumuz yok." demek istemiyorum. Hemen arabaya atlayıp şehirden birkaç kavun alıyorum. Biraz gecikmeli de olsa kavunlar kesiliyor. Şef, "Kavun kötü çıktı." diyor. Bu vakitte iyisini nereden bulabilirdim ki? Misafire gönderildiği söylenen kavundan bir parça tadıyorum. Gerçekten de ne tadı var ne tuzu. Hemen misafirlerin yanına koşuyor, özür diliyorum. "Olur mu hiç?" diyorlar. "Siz biz istedik diye gidip kavun buldunuz bu saatte. Bu jestiniz yeter." İçime sinmiyor. Karpuzun iyi olduğunu tahmin ediyorum. Biraz kendimi affettirmek için şefe karpuzlardan birini kesip ikram etmesini söylüyorum. Misafirlere kavunlardan ücret almayacağımı söylüyorum. Misafirler, kavunların hiç de fena olmadığını söylüyorlar. İnanmıyorum. Israrla bir dilim tatmamı istiyorlar. Hayretler içinde kalıyorum. Bana az önce şefin verdiği kavundan eser yok. "Peki kötü kavunu kim yedi?" diye soruyorum. Hiç kimseden ses yok. Herkesin kavunu güzel görünüyor. Bu işin içinden çıkmam oldukça zor görünüyor.

Veranda misafirleri erken kalkacaklar. İçlerinden bazıları İstanbul yolcusu. Kapanış saatine bir çeyrek saat kala telefonum çalıyor. Yeni gelen misafirlerimizi üst kata alıyoruz. Uzun uzun oturuyorlar. Saat gece yarısını geçiyor. Kızım kapıda bizim dönüşümüzü bekliyor. Kapanış saatimizi geçtiğimizi söylüyoruz çekinerek. Durumu anlatıyoruz. Anlayışla karşılayıp toparlanıyorlar. Saat biri buluyor eve dönüşümüz.   

2 yorum:

  1. Doğal olarak kavunu koklayarak almak gerek!.. :)

    YanıtlaSil
  2. Maalesef koku alma duyum çok sağlıklı çalışmıyor:) Bu durum yaptığım iş düşünüldüğünde en büyük şanssızlık...

    YanıtlaSil