KATEGORİLER

24 Ekim 2016 Pazartesi

YİNE KESTANE İŞLERİ

21/10/2016 Cuma, Tire

Saati kuruyorum sabahları. Boynuyoğun köyünden yaylaya taşıdığım ekibin bugün üçüncü günleri... Geçen seneki gibi kestaneleri Dündarlı köyündekilere toplatsaydım yanmıştım resmen. Şimdi bir saatten az bir zaman içinde ekibi gidip alıyorsam, geçen sene iki saatten fazla sürüyordu bu iş. Bir de dönüşü hesaba katarsanız gerisini siz düşünün gari. Geçen sene hava iyice karanlık iken çıkardım yola gecenin karanlığında da dönerdim. 

Toplanan kestaneler yevmiyeleri kurtaracak mı acaba? Bu soru kafamı kemiriyor. Yukarı yaylanın işi bugün tamamlanacak. Öğleden sonra Gani Usta'dan traktörü göndermesini istedim. Hem kozalak çuvallarını hem de döküntüleri aşağı yaylaya taşıyacaklar. Tire'ye pazara inmiş kendisi. Oğlan da tepede rüzgar enerjisi için inşa edilen pervanelere malzeme taşıyormuş. Israrla bir ara bizim kestane çuvallarını aşağı getirmesini istiyorum.

Sabah Cuma Pazarına çıkıyorum. Taş Ev'deki hareketlenme alışveriş işlerimi de artırıyor. Daha önce haftada bir bilemedin iki sefer et alırken, artık hemen hemen hergün et taşıyorum yaylaya. Kiloyla aldığım sebzeler kasayla alınmaya başladı. Durum böyle olunca domates, patlıcan gibi bazı sebzeler daha taze ve uygun fiyata halden alınabiliyor.

Alışveriş sonrası yaylaya dönüyorum. Gündüz saatlerinde günlüklerimi tamamlamak geçiyor aklımdan. Olmuyor... Gece fazla gelen olmazsa o zaman yazarım ben de. Yine olmuyor. Eğitim Gönüllülerini ağırladıktan sonra iyi bir uykuya ihtiyacım var. Dilimde bir aft başladı. Ne yesem, ne içsem yanıyor fena halde. Kızım iki ilaç almamı önerdi. Oğlum ilaçları aldı ama düzenli kullanamıyorum.

Öğleden sonra kestane çuvalları aşağı taşınıyor. İbrahim ve kuzeni orta yayladaki kestaneleri silkmeye başlamıştı sabahtan beri. Toplam döküntü kestane dört yüz kilonun üzerinde olduğunu söylüyor İbrahim. O şöyle bir baksa yeter zaten. Ben iki yüz elli kilo ya var ya yok diyordum. Başında durmadan çalışıyor ekip. Ara sıra Hüseyin'i gönderiyorum yanlarına. Tamamen vicdanlarına teslim oldum bu sene. Başak bir çarem yok. İyi çalışsınlar diye bir şirinlik yaptım onlara. Sabah gelirken yanlarına bir şey almamalarını, yemeklerini Taş Ev'de yiyebileceklerini söyledim.

Geçen seneden tanıdığım Ödemiş'li kestane tüccarı Tahir birkaç gündür arıyor, döküntü var mı diye soruyordu. İlk gelen o oluyor. Bunlar küçük kamyon ya da kamyonetleri ile köy köy dolaşıp kestane topluyorlar. Kilosuna üç lira fiyat veriyor. Bugün dahil ödeyeceğim yevmiye dört bin liranın üzerinde teklif edilen para İbrahim'in dört yüz kilo tahmini doğruysa toplam bin iki yüz lira. Yüzüme ateş basıyor. Kovmaktan beter ediyorum Tahir'i. Eşime durumu anlattığımda. "Keşke" diyoruz, "Keşke ağaçta bıraksaydık"

İbrahim'in bahsettiği diğer bir kestane alıcısı geliyor bahçeye. Eşim diyor "Bırak ben konuşacağım."
Bu gelen dört lira teklif ediyor. Geçen sene bu fiyattan vermiştiniz diyor. Geçen sene hem daha fazlaydı hem de kilosu on liraya kadar vermiştik. Adamın bu sözü iyice geriyor eşimi. "Hadi kardeşim, hadi başka kapıya." deyip gönderiyor gelenleri.

Şu kestane işi büyük dert oluyor bize. Daha bitmeden gelecek seneyi düşünüyorum. Çalışanlar "Keşke verseydiniz, fazla dayanmaz bu elinizde." diyorlar söz birliği etmişçesine. Sinirlerimiz gergin. Büyük çuvalların birini sürmüşler yerde, altından patlamış.

Domuzlar kestane kokusunu iyi alıyorlar. Ancak algıladıkları diğer bir koku insan kokusu. Geçen sene domuzdan korumak için eski gömleğini yanındaki ağaca asmıştı çalışanlardan biri. Gömlek ne kadar insan kokarsa domuz o kadar uzak duruyor. Çuvallara sinen insan kokusu da aynı işi görüyor. Zamanla ya da yağmur yağdığında bu koku kalkıyor ortadan. O zaman daha dikkatli olmak gerek. Geçen sene gömünün etrafına ilaç serpmiştim. Kısmen faydası oldu.

Yarın yine hafta sonu. Sabah serpme kahvaltı çıkaracağız. Haftanın yorgunluğunu atamadan hafta sonu telaşı başlıyor. Kahvaltımız  çok tuttu burada. Nasıl tutmasın, beş çeşit ev yapımı reçel, hem de bahçeden toplanan organik meyvelerden...  

Günlükleri yazamıyorum. Gün geçince zihnimden ayrıntılar kayboluyor. Bu işi çok önemsiyorum. Zira çok sayıda takipçim var. İnsanlar merakla bekliyorlar günümün nasıl geçtiğini. Çünkü anlıyorlar olayların ne kadar sahici olduğunu. Yarın yine yoğun bir gün. İzmir Kız Lisesi 1977 mezunlarından kalabalık bir grubu ağırlayacağız. Günlüğümü aynı gün yazmak bir hayal bu aralar... 

6 yorum:

  1. İşletmenin bir yerine büyükçe bir nazar boncuğu asmak gerek. En azından gelenek bu. Batıl da olsa kem gözlere şiş kabilinden iyi olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum, kesinlikle :) Hem de kültürel bir zenginlik...

      Sil
  2. Domuzlara hak veriyorum, öyle işgal ettik ki doğalarını onlar da ayılar gibi bazen şehre bile iner oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir hayvan sever ve doğa tutkunu olmanız, konu üzerindeki hassasiyetinizi anlaşılır kılıyor. Ben de bazı insanların domuzdan daha zararlı olduğunu düşünenlerdenim:)

      Sil
  3. Geçen senenin fiyatıyla bu yılki ürünü almak istemek... İyiymiş :)

    YanıtlaSil