KATEGORİLER

22 Ağustos 2016 Pazartesi

INTERNETT


01/08/2016 Pazartesi, Tire

Yaylada canımı sıkan tek sorun internet. Bazı yolunda gitmeyen hususlar oluyor olmasına ama sabırla işimizi takip ederek sonuç almayı öğrendik sanırım. Saat dokuz olunca Telekom müdürünü aradım. Sözde bugün keşfe gelecekti. Hafta sonu gelmiş, keşfini yapmış meğerse. Samimiyetsizliği bundan belli zaten. Eğer yapıcı olsaydı keşif sırasında geleceğini haber verirdi. Efendim, internet bağlantısı için kablo çekemiyorlarmış, sadece telefon hizmetinden yararlanmak için bir yansıtıcı koyabilirlermiş.
Telekom müdürünün teklifini elbette kabul etmedim. “Genel müdürlüğünüze şikâyet edeceğim.” dedim. Hiç oralı olmadı, “Şikâyet edebilirsiniz.” dedi.
Yolu yapacak yüklenici yine sözünü yerine getirmemiş, makineyi göndermemişti. Tam Burak Beyi arayacaktım ki telefonum çalmaya başladı. Arayan kayıtlı bir numara değildi. Telefonu açtım. Karşımdaki genç erkek sesi beni yine şaşırttı. Superonline yetkilisi olan genç, modem bağlantısı için gelmek istediğini söyledi. Kablo bağlantısı bulunmadığını ve son bir hafta içinde olanları anlattım. O da geçen hafta gelen arkadaşı gibi Telekom Genel Müdürlüğüne şikâyet etmemi tavsiye etti.
Makine gelmemişti ama gelmesini de çok istemiyordum. Bütün işler birbirinin üzerine binmişti. Aşağı yaylaya gelen su kesilmiş, Salih Ustayı bekliyordum. Belki de en acil olan konu buydu. Yola başlasalar makinenin başından ayrılamayacaktım. Diğer önemli bir konu da belediyeye uğramam gerektiğiydi. Salih Ustayı aradım. Dün pazar olmasına rağmen çalıştıklarını söyledi. Doğrusu sözünü tutsaydı dün de gelebilirdi. Ama yine de aradığımda telefonu açan nadir adamlardandır Salih. Sabah arabasının vizesi varmış, daha sonra bana geleceklerini söyledi. Bu iş de öğleden sonraya kalınca eşimle birlikte şehir merkezine inmeye karar verdik.
Zeytin iyice alıştı yeni yerine. Gece kaçmasın diye bağlıyor, sabah erkenden çözüyoruz. Çarşıdan ona güzel bir tasma ve zincir aldık. Uzun bir zamandır ne eşim ne ben ekmek yiyoruz. Zeytin ekmeği sevdiğinden onun ekmeğini ihmal etmedik. Niyetimiz eve de uğramaktı ancak Salih’in dükkânının önünden geçerken az sonra yola çıkacaklarını söylemesi eve gitme işini yatırdı. Belediyeye uğrayıp oradan yaylaya çıkacağımızı söyledik Salih Ustaya.
Belediyede çok güzel karşılayıp ilgilendiler. Bundan sonraki aşamada yapılacakları anlattılar. İtfaiye ve emniyet ile yapılan yazışmalar fazla zaman alıyormuş. İmar durumu söz konusu oldu. İmar müdürlüğünden arkadaşların tespit için geleceklerini söylediler. Teşekkür edip ayrıldık. Yaylaya gelir gelmez Salih’e telefon ettim. Benden önce ekip gelmiş ve suyun kaynağına ulaşmak üzere yukarı yaylaya çıkmışlar. “Ben de geliyorum.” dedim. Büyük adımlarla yeni yoldan çıktım yukarı yaylaya. Henüz boruların nerede tıkandığını bulamamışlardı. Şansımız yaver gitti. Kısa bir süre sonra büyük havuzun yakınlarında bir kayrak taşını kaldırınca altında büyükçe bir toprak küp ortaya çıktı. Kaynaktan boruya alınan su küpe giriyor ancak çıkmıyordu. Küpün alt tarafından boruyu bulmaya çalıştılar. Uzun bir uğraşıdan sonra boru derinlerden çıktı. O noktada boruyu bıçakla kestiler. Hiç su gelmiyordu. Belli ki küpün çıkışı tıkanmıştı. Borunun içine budakları sıyrılmış uzunca bir ağaç dalı soktular. Dalı çıkartırken kocaman bir tomar ağaç kökü çıktı. Su önünü tıkayan ağaç kökünün alınmasıyla beraber gür bir şekilde akmaya başladı. Neyse ki kolay sayılabilecek bir şekilde bu önemli sorun çözümlenmiş oldu.
Aşağı yaylaya inip cep telefonundan Telekom Genel Müdürlüğüne on-line şikâyet yazısını yazıyorum. Konunun içine öyle dalmışım ki ne kapıdan ne de Taş Ev’in yanına kadar gelmiş belediye pikabının kornasını duyabiliyorum. Gelenler İmar Müdürlüğünden arkadaşlar. Müdür eski Taş Ev yıkılmadan önce gelmişti. Yenisi ile eskisi gözünün önünde canlandırınca gözlerine inanamadı elbette. Onlar da Taş Ev’i beğenerek ayrıldılar.
Artık kimse gelmez deyip demir kapıyı kilitliyorum. Eşime yardım etmek için biraz elma toplamasına yardımcı oldum. Sabah aradığında Burak Bey telefonuma cevap vermemişti. Yeniden aradım, yine cevap yok. Bana onu tavsiye eden genç bir arkadaşı aradım. “Bu adamın niyeti yok mu bu işi yapmaya.” diye sordum. “Ben konuşurum.” dedi. Beş dakika sonra Burak Bey aradı. Defalarca özür diledi, telefonumu açmadığı için. Operatör gelmemiş, telefonuna da cevap vermiyormuş. “Aynı senin yaptığın gibi değil mi?” desem cuk otururdu. Onun yerine “Burada herkes aynı senin operatör gibi değil mi?” dedim çekinerek.
Hava kararmaya yakın taş fırını yaktım. Patlıcanları közledim. Eşim de elmaları ayıklama işini yeni bitirmişti. Verandada oturduk Televizyonlar hala “milli irade” diyor başka bir şey demiyor. Gına geldi artık. Halkımız meğer ne kadar severmiş demokrasiyi (!)

2 yorum:

  1. İnternet sorununa rağmen taş fırından yükselen koku... Galiba interneti filan unutturmuştur. Eşinize ve size çok selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnternetteki ısrarımın sebebi sizlerden uzak kalmak istemeyişim. Yaşadıklarımızı, düşündüklerimizi, duygularımızı paylaşmak alışkanlık yarattı. Taş fırın Taş Ev'in ayrı bir cazibe merkezi olacak. Eşimin de size çok selamları var. Keyifli günler :)

      Sil