KATEGORİLER

30 Ağustos 2016 Salı

HAYAT BİSİKLET GİBİDİR


09/08/2016 Salı, Tire



Kamyonun sesini duyduğumda kahvaltıdan yeni kalkmıştık. Hemen bahçe kapısına doğru yürüdüm. Koca kamyonun boyu yetmemiş hidrolik bir piston yardımıyla kasanın üzerindeki tabla geriye doğru uzatılmıştı. Kamyonun kupası hariç en az dokuz metre vardı uzatılmış kasasının boyu. Kasanın önünde kamyona monte yirmi tonluk bir de vinç düşünün.  Bir anda kapının önünde kocaman bir TIR görmüş oldum.

Demir kapının genişliği beş metreydi ama giriş ve çıkışlarda yol dönüyordu. Girişteki sağlı sollu kestane ağaçları başlı başına bir engeldi. Bir ara bu araç geçmeyecek kapıdan diye korkmaya başladım. Şoför usta adammış. Dikiz aynalarını kapatıp demir kapının yanındaki taş duvarları yalayarak bahçeye girdi. Yılankavi yolda virajı alabilmek için yol dışına çıktığı yerlerde bir gün önce dökülmüş bordür betonları dayanamadı.

Güzel yurdumda sözlerin tutulmamasına alışmıştık alışmasına ama yazılı sözleşmeler de hikâyeymiş. Her bir konteynır için altı çelik ayak yapacağı sözleşmeye konduğu halde yapmamışlar. Yerler ağaç desenli laminat olacağı yerde muşambayla kaplanmış. “Şimdi siz kusursuz olarak teslim aldığıma dair bir yazı imzalatacaksınız bana değil mi?” diye soracak oluyorum. Şoförler şaşkın şaşkın bakıyorlar bana. “Yok, hayır. Size bir şey imzalatmayacağız.” diyor bir tanesi.

Konteynırlardan bir tanesini zor belan yerine yerleştirdikten sonra ikincisini almak üzere Kaplan köy meydanına gidiyorlar. Vinç arkasında yedi metre uzunluğundaki konteynır olduğu halde tam ezemediği bordürleri iyice parçalıyor bu sefer. Hâlbuki cumartesi günü kesin olarak getirmeye söz vermişlerdi. Ben de bordür betonlarını Pazar günü döktüreceğimden zarar görmeyeceklerdi. Neyse, olan oldu. Bundan daha kötüsü de olabilir, kapıdan geçmiyor vinç deyip ikisini de dışarıda bırakıp gidebilirlerdi.

Bu iş olmasaydı erken çıkacaktık bugün. Şoförlerin işinin bitirmesini bekledik. Önce eve uğradık eşim biraz ütü yaptı. Sonra salı pazarına çıktık. Her zaman arabayı park edebildiğim yerler hınca hınç doluydu bu sefer. Bir sokak ileride yer bulabildim.

Bir sürü iş yaptık çarşıda. Karadut imalatçısı ile anlaşmaya vardık. Kurutmalık bir çuval biberin yanında hani eleman bulur da hizmete açarız diye kahvaltıda vermek üzere domates, biber, salatalık falan aldık. Geçen gün görüşmeye gelen Hüseyin’i arayıp garson olarak işe aldık. Cumartesi günü başlayacak. Mutfağa yardımcı bir bayan bakıyoruz şimdi.


Eşim eleman konusu geciktikçe iyice geriliyor. Olmazsa mesai saatini azaltırız kadro tamamlanıncaya kadar diye bir öneri getiriyorum. Sabah onda başlar mesela, öğleden sonra saat iki olunca kahvaltı servisi biter. Saat ikiden sonra çay, kahve, tost, börek, tatlı ve dondurma servisimiz başlar. Saat sekizde servisimiz biter. Bu rahatlatıyor biraz eşimi.

İtfaiye Müdürlüğü tarafından istenen ışıklı yön levhaları, ışıldak ve ikinci yangım tüpünü alıyoruz. Yarın Esnaf ve Sanatkârlar Odasına kayıt yaptıracağım. Sadece Çarşamba günleri açık olduğundan İzmir işi yatıyor yine. Yarın akşam Ozan gelecek kamera ve internet konusunu görüşmek üzere.

Çarşıda dolaşırken giyim eşyası satan pazarcıların astıkları bir tişört üzerindeki İngilizce yazı çekti dikkatimi. "Hayat bisiklet gibidir, dengeyi kaybetmemek için ilerlemek gerekir." diyordu. Albert Einstein'ın sözüymüş. Hoşuma gitti. Yaşamında hareket olmazsa bir ölüsün. Bizde hareket biraz fazla gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder