KATEGORİLER

7 Ocak 2016 Perşembe

07/01/2016 Perşembe, Tire

Bu sabah yağmurlu bir güne uyanıyoruz. Öğleden sonra Belgin-Atilla Çallıoğlu Fen Lisesi Müdürü Mesut Bey'in daveti üzerine öğrencilere bir sunum yapacağım. Öğrencilerin meslek ve yüksek okul tercihlerini yapma konusunda katkı sağlamak üzere farklı bir uygulama başlatmış Müdür Bey. Değişik meslek gruplarından uzman kişileri öğrencileriyle buluşturuyor.

Daha önce de bir tören münasebetiyle hocamızı ziyaret etmiştim. Gerek okul binası ve öğrenciye sağlanan imkanlar, gerekse öğretmenlerin öğrencilerine yaklaşımlarını takdir ediyorum. Bu okulun değişik meslek gruplarından birçok başarılı insanın yetişmesinde pay sahibi olacağına yürekten inanıyorum.

Mesleğe dair benzer sunumları daha önce onur konuğu olarak davet edildiğim Lions ve Rotary kulüplerinde yapmıştım. Onlar da değişik meslekleri biraz daha yakından tanıma fırsatı bulmuş oluyorlardı. Aradaki fark bu kez başarılı iş adamları yerine gençlere, öğrencilere hitap edeceğim. 

Dışarıda yağmur yağdığı için başka işim de yok bugün. Power point ile kısa bir çalışma hazırlamıştım zaten. Kolay bir iş değil bu sefer. Hepsi çocuk yaştalar kısa sürede dikkatleri dağılabilir, sıkılabilirler. Aramızdan iki kuşak geçmiş. Ne ben onları anlayabilirim ne de onlar beni.

Verilen saatten yarım saat kadar önce okula vardığımda, öğretmen arkadaşlar beni karşıladılar. Konferans salonuna bilgisayarımı kurdum. Bir aksilik yok ses düzeni ve yansıtıcı sorunsuz çalıştı. Ders sonunda öğrencilerin gelmesini beklemeye başladık.

Salon dolunca katılımcıların onda dokuzunun kız öğrenci olduğunu görüyorum. Erkek öğrencilerin çoğu lisenin uzatmaya kalan maçından ayrılamamışlar. Benim mesleğim de erkek egemen. Şimdi işim biraz daha zorlaştı. Yaklaşık yüz öğrencinin katıldığı salonda mühendis olmayı düşünenler elini kaldırsın dediğimde sadece altı- yedi el kalkıyor. Diğerleri ya karar veremeyenler ya da başka meslek grubuna ilgi duyanlar.

Konu başlığını "Meslek İzlerim" olarak seçmiştim. Mesleğin bende bıraktığı izler yani. Yaklaşık kırk yıl önce onlar gibi lise öğrencisiydim. Yeniden o zamanlara dönüyorum İnternet, cep telefonu yok. TV yeni yeni giriyor evlere. Yani bugünkü şartlarla kıyas etmeye kalksak öğrencilere  taş devrinde okumuşuz gibi gelecek. Okuduğum üniversite ülkenin en büyük üniversitelerinden biri. Bilgisayar da var, bilgisayar bölümü de. Lakin bilgisayarlar tam iki oda büyüklüğünde. Bilgisayar lafı da pek yaygın değil henüz. "Computer" diyoruz onlara.  Şimdi ufaklıklara "punch card" ları anlatsam sıkılırlar. O yılların üzerinden şöyle bir geçmeli, çocukları sıkmadan.

Sunuma başlamadan önce Müdür Bey kısa bir konuşma yaparak beni öğrencilere takdim ediyor. Güzel sözler sarf ediyor hakkımda. Sunuma başlıyorum. İlk yarım saat sessizlik ve merak içinde beni izlerlerken daha sonra arka taraflardan konuşma sesleri gelmeye başlıyor. Hemen öğrencilere sorular sormaya başlıyorum dikkatlerini çekmek için. Tekrar ilgilerini topladıktan sonra 55 dakikada konuşmamı sonlandırıyorum. ODTÜ'lü olmak onlar için çok daha ilgi çekiyor Sorulan sorular genellikle nasıl kapağı atacağız bu okula tarzında. Ya da ne farkı var diğer üniversitelerden diye merak ediyorlar. Şimdiki nesil her şeye kolay erişiyor. İstiyorlar ki hap gibi bir şey vereyim, yuttuklarında ODTÜ'lü olsunlar. Yok diyorum öyle olmaz. Çok çalışmak lazım çok. Hem kapağı atana kadar hem de diplomayı alana kadar.

Konuşmam bittikten sonra Müdür Bey, kısa bir teşekkür konuşması yapıyor. Güzel bir çiçek sepeti hediye ediyor. Öğretmen ve öğrencilerle birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Eğer elime geçerse çekilen fotoğrafları da paylaşacağım. Şimdilik bana takdim edilen çiçeğin resmi ile yetinmek zorundayım.

Salondan birlikte ayrılırken, Müdür Bey makamında kahve içmeye davet ediyor. Bir yere yetişmem lazım ama kıramıyorum. Kahvelerimizi içtikten sonra kendisine veda ediyorum. Daha sonra gittiğim resmi kurumda işlemler on dakika ince kapanmış. Bu da kahvenin bedeli. Neyse ki yarın erkenden halledebilirim.

Evet, değişik bir gündü. Çocukların ilgisini çekmek, konuya odaklanmalarını sağlamak benim için başarıydı. Ama onların da hakkını vermek lazım. Hepsinin gözleri parlıyor. Hepsi cin gibi. Allah yollarını açık etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder