KATEGORİLER

30 Aralık 2015 Çarşamba

30/12/2015 Çarşamba, Tire, İzmir, Ödemiş

Yeni yılı karşılamaya sadece bir gün kala  bütün işleri bir sene sonraya bırakmamak gibi bir telaş var sanki üzerimde. Balkon camını yapan firma ile yaptığım sözleşmeye göre ayın 25'inde iş teslim edilmiş olmalıydı. Yeni yılda ele alacağımız ilk sizin işiniz olacak önerisini kabul etmeyince yarına, yani yılın son gününe sıkıştırdılar. Bakalım bir aksilik olmaz ise yarın balkonumuz kapanacak.  Marangozlar geçici olarak ahşap çerçeveli naylonla kapatmıştı balkonu. Şu işe bakar mısınız? Hemen hemen üç hafta oldu, o gün bugündür yağış yok. Korumasız olarak öylece bıraksaydım her gün yağmur yağar, ahşaba zarar verirdi.

Sabahleyin biraz geç çıktım evden. Son günlerde evimizin önünden kamyon kamyon beton parke taşı geçiyordu. Belli ki bir yerden sökülmüş bir yere taşınıyor. Eğer başka yerde kullanılmayacaksa bu taşlar bizim yayla girişinden taş binaya kadarki yolun kaplaması için uygun olabilir. Belediye ile konuşup uygun fiyata bu taşları belki alabilirim diye düşündüm. Önce Başkan'a gittim. Yerinde yoktu. Yardımcılarını sordum onlarda üst katta toplantıdalarmış. Fen İşleri Müdürü, malum yılbaşı öncesi iki gün izin almış. Nihayetinde oradaki memurlardan bu taşların ne olduğunu öğrendim. Meğerse bu taşlar İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından Tire Belediyesine veriliyormuş ve onlara kendilerinin ihtiyacı varmış. Bu taşları nereden temin ederim sorusu üzerine belediyeye iş yapan taşeronlardan birini gösterdiler. Hemen orada görüşüp bazı fiyatlar aldım. Birlikte yaylaya çıkıp iş yerini gösterdim. Beni birkaç güne kadar arayıp fiyat teklifini sunacak.

Taşeronu uğurladıktan sonra döndüğümde Yakup Ustanın, Kadir'le birlikte fosseptik taş duvar imalatında çalışmaya devam ettiğini gördüm. 5 traktör taş getirmeme rağmen taşın yetmeyeceğini söylediler. Çukurköy'den Gani'yi aradım. Çocukları zeytine gönderdiğinden dolayı ancak saat ikiye doğru malı sarabileceğini söyledi. Yakup Usta daha önce kilit parke taşı yapmış. Hatta bana teklif gönderecek taşeronda da çalışmış. Uygun fiyata taş bulabilirsem taşeron kullanmadan yapalım diye önerdi. Bu düşünceyle yayladan ayrılırken, taş gecikirse budanan ağaçların kesilmesi, istiflenmesi, çalı ve yaprakların yakılarak temizlenmesi işlerini yapmalarını ya da fosseptiğin üzerini kapatmak için deli kestane dallarından uygun olanlarını hazırlamalarını istedim. 

Eşimi evde yalnız bırakmaya gelmiyor. Belinden rahatsız olmasına rağmen hiç boş duramıyor. Evde kalması demek kendine iş çıkarması demek. Ya pasta börek ya da temizlik. Bağlasan durmaz. Bu nedenle fırsat bu fırsat diye düşünüp onu aradım.
"Hadi seninle gezmeye gidiyoruz."

On beş dakikaya kadar hazır olabileceğini söyledi. Kapıdan aldım ve Torbalı'ya doğru yola çıktık. Kilit parke taşı imalatçısı arıyoruz. İnternet araştırmalarımda bulamadım ama sora sora Bağdat bulunurmuş. Bu arada Gerçek Kaan Madencilik'in taş ocaklarını görmek istiyordum. Malum parkelerin altına taş tozu lazım. Hazır Torbalı'ya yolumuz düşmüşken yayla girişi için Cumhur Usta'ya yaptırdığımız demir kapımızın imalatını da görürüz diye düşündüm.

Mahmutlar Köyünü geçtikten sonra Ayaklıkırı Köy ayrımında Kaan Madenciliğin tabelasını gördük. Zeytin bahçelerinin arasında on kilometreye yakın yol gittikten sonra ocağa ulaştık. Ocağı kolay bulmamızdaki şansımız ocağın tırlarından birinin önümüzden gitmesiydi. Bayağı da süratli olduğundan hiç de hızımızı azaltmadık. Ocağa girdikten sonra sol tarafta küçük bir rampayı çıkınca İdari Binalarını gördüm. Tesadüf bu ya ilk kapıyı açtığımda şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Olcay Beyi karşımda buldum. Son derece kibar ve ilgili bir beyefendi. Kendimi tanıttım. Son olarak çalıştığım şirketin patronlarıyla Olcay beyin babası tanışıyorlarmış. Eski şirketimi çok iyi tanıyor. Taş tozu için Pazarlama ve Satış Müdürü Hasan Beyin kartvizitini vererek ondan fiyat almamı rica etti. Taş ocağı ve Konkasör Tesisleri oldukça etkileyici. Allah bol kazanç nasip etsin. Oradan ayrılıp Torbalı'ya doğru yolumuza devam ettik.

Torbalı'ya vardığımızda önce sanayide Cumhur Usta'nın atölyesine uğradık. Adamcağız hiç avans almadan beş metre uzunluğundaki kapıyı neredeyse bitirmiş bile. İstediğimiz gibi de yapmış. Kilit yerine belirlemek için kapının sağa mı yoksa sola doğru mu sürüleceğine karar vermek gerekiyormuş. Sola doğru sürülürse daha sağlam olacak. Kapının solundaki bölgeyi makine ile kapı eşik kotuna kadar kazdırmıştım ama sürme mesafesinde kocaman bir kestane ağacının gövdesi var. Ya kurtaracak ya da büyük bir ihtimalle kurtaramayacak. Cumhur Usta'nın kendisinin gelip karar vermesi lazım buna. Sağa doğru sürülürse ray, zemine betonla sabitlenmiş profiller üzerine monte edilecek.  Kapının ağırlığı dikkate alındığında belki buraya da bir harçlı taş duvar düşünülmeli. 

Torbalı, Ayrancı, Kuşçuburun Köyü arasında epey git-gel yaptık. Biri aşağıda biri yukarıda diye adres gösteriyorlar. Üstüntaş adında bir kilit taşı imalatçısını arıyoruz. Meğerse bu imalathane kapanmış yeri satılmışmış. Daha sonra verilen adresler Kısıkköy ve Menderes. Bir de Ödemiş var aklımda. Buraya kadar gelmişken on beş kilometre daha gidelim dedim. İzmir yönünde ilerlerken Kısıkköy Sanayi Sitesine varmadan sol tarafta aradığımız imalathaneyi gördük. Sanayi Sitesi kavşağından dönüp işyeri sahiplerinden Abdullah Bey'le görüştüm. En makul fiyatları da buradan aldık zaten. Bu bölgede telefonla teklif alacağım diğer bir imalatçının yanı sıra Menderes'te başka biriyle görüştüm. Aklımda sadece Ödemiş'teki parke imalatçısı kalmıştı. Taşıma mesafesinin Kısıkköy'den daha yakın olması mantıken nakliye maliyetini azaltıyordu.

Gerçek Kaan Madencilik 'ten Hasan beyi arayıp yaylaya teslim toz fiyatını aldıktan sonra Ödemiş'teki firmanın adını ondan öğrendim. Ödemiş'e vardığımızda saat 16.30 olmuştu. Buradaki imalatçının yerini bulduk bulmasına ama verdiği fiyat o kadar yolu boşuna tepmiş olduğumuzu gösterdi. Firmaların pazarlama ve satış elemanları çok önemli. İşin sahibi alıcıya başka davranıyor temsilci olarak koyduğu insan başka. Velhasıl insan faktörü her işte önem kazanıyor. Maaşlı elemanlar adeta ürünü satmamak için uğraşıyorlar. Ha bir enayi düşürürlerse malı piyasa fiyatının üzerinde satıp aklı sıra patronlarının gözüne girecekler.

Sonunda malzemeyi alacağım yerler ve birim fiyatları  ana hatlarıyla kafamda oluştu. Lakin duvar ile bina önü ve havuzun çevresindeki kayrak taşı döşeme işlerini bitirmek lazım önce. Sabah kapı girişi ile bina arasındaki mesafeyi adımladım. Geniş adımlarla 125 adım saydım. Aşağı yukarı 100 metre gelir sanırım. Bu uzunluktaki yol için 3 metre genişliğin yeterli olacağını düşünüyorum. Daha önce 450 m2 gibi düşündüğüm metrajın % 50 oranında azalmış olacak. Buna sevindim. Ancak sadece beton parke ile bu iş bitmiyor. Kenarlarına da bordür çekmek lazım. Barajların kalite kontrol laboratuvarlarında kırılan silindir numunelerini koyacak yer bulamıyorduk. Şimdi onlara burada o kadar çok ihtiyacım var ki...

Eşim çok acıkmış. Hazır Ödemiş'e gelmişken bir Ödemiş Köftesi yemeyi zaten kafamıza koymuştuk. Yemeğimizi yedikten sonra Tire'ye döndük.

Yarın Cam Balkon montajı ve taş işlerinden dolayı zaman bulamayabilirim diyerek yılbaşı alışverişini de bugünden yapmak isabetli olacaktı. Zaten yarın çok daha kalabalık olur alışveriş merkezleri. Son yıllarda evimizde aile arasında çocuklarla birlikte giriyoruz yeni yıla. Sadece Umman'da mühendis olarak çalışan oğlumuzdan  ayrı olacağız bu yılbaşında. Belki de internet üzerinden o da katılır bizlere. Dışarıda bir programa gidip daracık sandalyelerde saatlerce oturmaktansa evde istediğimiz gibi yayılmak daha cazip geliyor. Fazla alkol de almak istemiyorum artık. Ne zaman fazla alsam, erken başladığımız eğlencelerimizde TV eğlence programlarını takip etmem zorlaşıyor, henüz yeni yıla girmeden koltuğumda sızıp kalıyordum. Bu yılbaşı akşamı kızımın İspanya'dan getirdiği şarabı içeriz, bir de aperatif olarak içeceğim bir bira neyime yetmez. Eskiden yılbaşı geceleri için bizim evde öyle masalar kurulurdu ki, masadakileri bir hafta yesek bitirmek mümkün olmazdı. Şimdi eşimi bir şey hazırlamasın diye zorlukla zapt ediyorum. Sadece bir hakkı var o da yılbaşı için güzel bir pasta ya da tatlı. Bunun dışında mezeler, çerezler, meyveler, sürpriz hediyelerimizle yılbaşını kutlamaya hazırız.    

    
  

5 yorum:

  1. heey bak eski bir yazına yazıyorum. hani vardı ya, barış arkadaşımız, ağaç ev yazmıştı, sen de düzeltmiştin, o arkadaşımız, liseli olan, senin düzeltine çok kızmıştı, tepki gösterdi, sonra bana yazdı, senin bloguna gelip sana kızacağını söyledi, sonra konuştuk, ben senin iyi niyetle yaptığını söledim filan, sonra senin facebook hesabına girip seni inceledi, çok da eğitimli, iyi birine benziyo, neden böyle yaptı filan dedi. iyidir o dedim, düzeltmek istemiş işte. neyse iyi bir insanmış, şimdi yorumlaşırsak uzun sürer, hiç yazmayım, unutayım filan dedi. ya bu arkadaşlar liseli, heyecanlı, ve dünyalarına senin girmen zor. yani eleştirirken, düzeltirken onların heveslerini kırmaaa :) ya bak burda eleştirdiğim filan yok yani senii. ben karışmam kimseye. olani biteni söledim. despot hayrat da okur kazanmaya çalışıyoo. onun bloguna gidip söleseydin yaaa :) neyse olmuş artıkın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkıntı yok deep:) Kızabiliriz birbirimize. Önemli olan saygıyı kaybetmemek. Ben o genç arkadaşı kazanmak isterim. Ukalalık yapmak gibi bir niyetim olmaz, olamaz. Ondan öğreneceklerim de olacaktır, bunu her zaman söylerim. Fakat kafama yatmayanı da söylemeden duramam işte, bunun doğru bir davranış olduğunu bile iddia etmem ama benim karakterim bu. Bak senle ben farklıyız. Yaşımızdan kaynaklanmıyor bu fark sadece. Yukarıda bütün iyi niyetini satırlara dökmüşsün güzel. "Burada eleştirdiğim yok senii, ben karışmam kimseye olanı biteni söledim" derken bile günah çıkartıyorsun. Yapma bunu beni eleştir, eleştir ki düşünmemi sağla. Belki düşünür de sana hak verir, düzeltirim kendimi. Belki de kendi doğrularımda haklı olduğumu görürüm. Sonuç her ne olursa olsun bu birbirimize kızmaya birbirimizi kırmaya değmez. Sonuçta niyetimizin ne olduğunu biliyoruz. Seni iyi durumda görmek, başarılı görmek, mutlu görmek beni ihya eder. Eminim ki sen de benim için aynı şeyleri düşünüyorsun. Bu dediklerim o genç arkadaş için de geçerli. Birini kırmak asla istemem:)

      Sil
  2. ergenler ve gençler üç şeyden hiç hoşlanmaz. öğüt eleştiri şikayet :) ya sen lise yıllarında söyleseneee büyükler söleyince hep düzeltiyor muydun onların istediği şekilde kendinii :) bi düşüüün seen :) üstelik seni biraz da çok delikanlı imişsiiin, herhalde büyükleri pek dinlememişsindiir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok deep, çok fazla dik kafalı bir genç değildim. Benim dik kafalılığım sadece patronlara bir de Rauf Bey'e! idi:) Blog sohbetlerinde ben kişiye göre farklı davranış göstermeye çalışmam. Benim için 70 yaşında bir profesör de aynı 17 yaşında bir lise talebesi de aynı. Hepsini birey olarak görür bazılarından alacaklarımla beslenir, gelişir bazılarına vereceklerimle besler, geliştiririm. Bilmiyorum gari, belki de sen haklısın:)

      Sil