KATEGORİLER

22 Aralık 2015 Salı

21/12/2015 Pazartesi, Tire

Sabahleyin bu kadar tempolu bir gün geçireceğimi beklemiyordum. Saat 8.30'da Ali'ye telefon ettim. Henüz kahvaltıya yeni oturmuş. Sağ olsun on beş dakika sonra beni kapısının önünde bekliyordu. Her ne kadar bir gün önceden sözleşmiş olsak da eski müdürü Ali olmasa elektrikçinin beni yine ekeceğinden emindim. Neyse ki bu sefer dükkanda yakaladık. Elektrik işlerimi üstlenen kişinin adı da Ali'ydi. Belli ki birbirlerini uzun zaman görmemişler. İçeri girer girmez hemen çaylar söylendi ve sıcak bir sohbet başladı aralarında. Epey bir süre geçtikten sonra arkadaşım benim konuyu açıp çıkarılan keşfe esas güzergahı sorduğunda elektrikçinin verdiği cevap şaşırtıcıydı. Onun eski müdürü olan  arkadaşım dünkü keşfimize dayalı alternatif güzergahtan bahsedince << İşte>> dedi. << Bize bu yolu gösterecek birileri lazım>> İşin doğrusu çok şaşırdım. Neden derseniz yıllarca bu işi yapmış ve bölgeyi karış karış bilen bir insan nasıl olur da işin maliyetini yarıya düşürürken aynı zamanda kolaylaştıracak bir çözümü göremez. Bu da bana yeni bir hayat dersi oldu. Bazen bize alim olarak görünen insanlar göründüğü kadar işinin ehli olmayabilir. İlmine güvenip kimseye kayıtsız şartsız güvenmemek lazım. Peki beni bu konuda yanıltan neydi? Birincisi elektrikçim az konuşur. Soru sormadan bir şey anlatmaz. Bu özellik insana bir gizem katıyor ve hata yapma ihtimalini azaltıyor olmalı. Sadece birkaç gün önce düşünülen hat güzergahını öğrenmiştim ama bunu da ondan değil müessesede görevli birlikte keşfe çıktıkları bir başka teknisyenden. Yanılmamın ikinci sebebi ise çevresi üzerinde bıraktığı olumlu kanaatten dolayı ona duyduğum güven. Aslında zor bir insanım. Yapılandan emin olana kadar soru sorarım ve açıklama beklerim. Gel gelelim karşınızdaki biraz duygusal bir yapıya sahip ve kendisine sorulan soruları güvensizlik olarak görüyor ise durum iyice karışıyor. Maalesef benim elektrikçi de böyle biriydi Sorularım üst üste gelince ona güvenmediğim duygusuna kapılıp bunu bazen gözleri dolarak belli ediyordu.<<Ali bey ne oldu bizim elektrik işi?>> diye sorduğumda  <<Merak etmeyin, bu işler zaman alıyor, keşfe geldiler, İzmir'e yazdılar, ben sizi akşam arar bilgi veririm.>>  vs. yanıtını alıyordum. Bizim elektrikçinin birinci özelliği bana eski bürokratlarımızdan birini hatırlattı: O da soruşturma geçiren memurlarına <<Size soru sorulmadan cevap vermeyin>>  diye taktik verirdi. İleride bu arkadaştan daha fazla bahsedebilirim. Tire'deki enerji dağıtım müessesesindeki arkadaş izinliymiş dönüşte Ali'nin önerdiği güzergah üzerinden enerji müsaadesi talep edeceğiz. Eğer izin alınırsa elektrikçiye göre bir haftalık bir iş, hadi diyelim bir ay olsun. Derken sohbet devam etti ama konulara yabancıyım. Ha bire çaylar tazelendi. Isıtma olmayan dükkan sabahın soğuğunu aynen açık kapıdan içeri aldığından olsa gerek hiç hoşlanmadığım halde üç bardak çay içtim. Bir, belki bir buçuk saat sonra müsaade isteyip kalktık ve Ali'yi evine bıraktım.

Öğleden sonra yayladaki demir kapı ve ferforje işleri için üç gün önce sözleştiğimiz Ali bey ile buluşacaktık. Bugün görüşeceğim üçüncü Ali olması ilginç bir tesadüf. Eve dönüp kitap okuyarak bu boşluğu değerlendirmeyi düşündüm. Halen okumakta olduğum Goethe'nin "İtalya Seyahati" ni kızımdan almıştım. O da İtalya'ya ilk kez yapacağı seyahate hazırlık kapsamında satın almıştı bu kitabı. İşin doğrusu çeviriden mi yoksa dönemin adını ilk kez duyduğum onlarca heykel ve tiyatro sanatçısı, ressam isimleri arasında boğulmamdan mı kaynaklanıyor bilemiyorum oldukça ağır gidiyor. Beni şaşırtan konulardan biri de Goethe'nin gezdiği bölgelerin jeolojisi, taşların yapısına olan yoğun ilgisi oldu. Lakin muazzam gözlem gücüne de hayran kaldım.

Öğlen saat yarıma doğru demirci Ali'ye telefon edip randevuyu hatırlattım. Tanıdığının bir cenaze töreninde olduğunu ve görüşmenin yarına kalmasını istedi. Ben bu program değişikliklerinden bıktım. Bugün öğleden sonramı sana ayırmışım yarın başka işlerim var. Bir de Bayındır'a gidip taş bakacaktım. <<O zaman ben Bayındır'a gidip geldikten sonra görüşelim>> şeklindeki teklifimi kabul etti. Bayındır'da daha önce şömine taşı aldığım Ceylanlar Taş İşletmesini arayıp geleceğimi söyledim. Bir saat sonra yanlarındaydım. Aradığım özellikte taşı bulamadım. Taş binanın önüne döşemek istediğim kayrak taşları ise çok pahalı geldi. Fosseptik çukuru için duvar taşlarını çitin yanındaki kalıntılarından alabilirim diye düşündüm. Yine de kenarları düzgün rengi sarıya kaçan kübik taş bloklar harçlı duvar inşaatı için uygun olabilir. 4 tonunu damperli pikaplarıyla adrese teslim 400 TL ye getirebileceklerini söylediler. Mevcut havuzun etrafında ve binanın önünü açmak için yaptıracağım kazıların şevlerini tutmak için kullanabilirim.

Bayındır'dan Tire'ye dönüş yolunda demirci Ali'yi telefonla aradım. Telefonu kapalıydı. Aşağı yukarı bir saat kendisine ulaşamadım. Beni en çok sinirlendiren olaylardan birini daha yaşıyordum. Hırsla beni ona yönlendiren demirci ustası İsmail'in dükkanına gittim. Her ne kadar Ali'nin ustalığı daha iyi olsa da bana önce sözünün eri adam lazım. İsmail'in dükkanı her zamanki gibi açık ama kendisi yoktu. Telefon ettim Akyurt'taymış. Elinde yoğun iş varmış. Gel dedim işi sana vereyim beni Ali'yle Veli'yle uğraştırma. Akşama doğru bir daha ara Ali'yi dedi bana. Benim akla değil işe ihtiyacım var. Yok dedim kendi kendime bana bundan da fayda yok. Aklıma Torbalı'dan geçerken bir tanıdığımın tavsiyesi ile tanıştığım ferforje ustası Cumhur geldi. Cebimde kartvizitini taşıyordum. Hemen onu aradım. Saat 15.30 olmuştu. Saat 16.30 a kadar dükkandaymış. İş durumun nasıl?, Hemen işe başlayabilme durumun var mı? diye sordum. Olumlu yanıt alınca Torbalı'ya doğru topukladım. Elimde Ali'nin verdiği katalog üzerinden seçtiğimiz kapı ve korkuluk detaylarını gösterdim. Prensipte anlaştık. Yarın yer görmeye gelmek istediğini söyledi. Tamam dedim telefon numaramı bırakıp ayrıldım.

Torbalı dönüş yolunda çevre beton çitini yaptırdığım Karaca Kardeşler'de durdum. Daha önce beton kilit taşları imalatı yaptıklarını görmüştüm. İnternet sitelerinde ise ferforje işlerine de bulaşmışlar. Cengiz'in kardeşi Emrah vardı. Katalog üzerinden seçtiğimiz kapı ve korkuluk modellerinin resmini çekti. Beton kilit taşı ve beton döşeme plaklarının fiyatlarını aldım. Ferforje işleri için fiyatlarını bildirecekler ama esas işleri olmadığı için demir işini onlara vermeye düşünmüyorum. Belki en ucuz fiyatı verecekler ama hem malzemeden hem kaliteden taviz vermek zorunda kalacağım. Bir de çit işini çok uzatmışlardı. Ama yine de düzgün ve çalışkan çocuklar. Akşam saat beş buçuğa doğru demirci Ali lütfedip aradı. Telefonu arızalıymış. Ben de yedim. Yarın sabah sekiz - sekiz buçuk arası randevulaştık. Kataloglarını geri vereceğim. Bir de fiyat alırım ama şansını epey azalttı kendisi. Şimdi Torbalı bir köy iken nasıl gelişti, Tire niye bu kadar geri kaldı daha iyi anlamaya başladım. Eğer ben basit bir demir işini yaptıracak adam bulamıyor işimi Torbalı'dan görüyorsam bu her şeyi açıklıyor zaten.

Evet hiç hesapta yok iken Tire'den sonra Bayındır ve Torbalı'yı dolaşmış oldum. Bakalım yarın nelere gebe...



 
         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder